15.Bölüm: Güneş ışığı, hoş geldin evime!

Your ads will be inserted here by

Easy Plugin for AdSense.

Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.

Herkese Şangay’dan kocaman bir merhaba,

Şangay’da ev ya da oda bulma maceramda sizleri de  geçmişten bugüne doğru bir yolculuğa çıkardım.  “Hayat sana güzel” diyen bazı okurlarıma bu hayatın büyük bir parçası olan, başımı sokacağım bir evi bulmanın ne kadar zaman aldığını umarım gösterebilmişimdir…

Önceki bölümden de hatırlayabileceğiniz gibi evimdeki rutubet beni kara kara düşündürüyordu. Rutubete ek olarak, evimde güneş görmeyi de özlemiştim…manzara görmekten bahsetmiyorum bile. Eylül’ün 10’unda mecbur 3 aylık kiramı ödedim ama bir yandan da internetten ev bakıyordum. Bakıyordum bakmasına ama ev fiyatları uçmuş! Bildiğiniz Şangay, Hong Kong’a baş kaldırmış, hayat pahalılığında rekabet kızışmış. 1 oda 1 salon evler 14,000RMB(şehir merkezinde), adam gibi penceresi olmayan stüdyo daireler 7,000RMB’den başlıyordu…ama anladım ki yünlü içliklerimle daha uzun bir zaman geçirmem gerekiyordu.

SPOR SALONU DİYE ÇIKMIŞTIM

Madem evi değiştiremiyordum o zaman  spor salonuna yazılayım, belki bacak ağrılarıma iyi gelir diye düşündüm. Geçtiğimiz ilkbaharda Suzhou nehrine yakın bir spor salonunu gözüme kestirmiştim. O zaman spor salonu henüz açılmamıştı ama artık faaliyete geçmiştir diyerek bisikletime atladığım gibi 10 dakika sonra spor salonunun önündeydim ve tahmin ettiğim gibi artık açılmıştı. Beni karşılayan satış görevlisi ile tura başladık.  Daha ilk kattan burası diğer gördüğüm Çinli spor salonlarına kıyasla tek kelime ile harika gözüküyordu. Benim isteğim büyük bir yüzme havuzunun olmasıydı, havuzu da gördükten sonra tesis çok hoşuma gitmişti. Fiyatı da iyiydi ama biraz daha düşünüp ve fiyatı biraz daha düşürmek için düşüneceğim diyerek çıktım…

ŞŞŞTTT BAK Bİ…Bİ BAK… EV VAR MI EV?

Dışarı çıktığımda 10 adım ilerideki köşede duran emlak acentalarının elemanlarını gördüm. Burda scooterlarıyla köşe başında ya da büyük sitelerin önünde bekleyen emlak acentalarının satış temsilcileri var, kimi zaman beyaz tahtaya yazılmış ev ilanları ile beklemedeler, kimi zaman da ellerindeki broşürlerle. Genelde zararsızlardır yani öyle ısrarcı bir durumları yok.  Bisikletimin üstünde onlara doğru ilerlerken içimden bir ses “ya bir sor bakalım bunlara, buralarda istediğin gibi bir ev var mıymış”…sonra gayri ihtiyari birinin yanında durdum ve çok garip birşey yaptım. Çince “tek kişi için bir odalık kiralık ev var mı?” dedim …adam bi şaşırdı… belki anlamamıştır diye ben tekrarladım….bu şuna benziyor “şşşttt bak bi…bi bak ne dicem…ev var mı ev…” kendimi böyle demiş gibi hissettim. Burda yabancılar emlak elemanlarına yanaşıp böyle şeyler sormazlar, paşa paşa internetteki ya da emlak firmalarının ekstra fiyatlı evlerini gezerler ama ben yine de şansımı denemek istemiştim, üstüne bir de adam “var  ama bir sorayım” demez mi. “Bir dakika” diyerek telefonda birini aradı. Konuştukça konuştu, ben de etrafa bakınıyorum bir yandan da kim bilir nasıl yerler görücem diye düşünüyorum ama bunların hepsi bana oyun gibi geliyor…spor salonuna daha yakın bir yer olursa ne ala ama dediğim gibi ciddiye almıyorum, oyun misali…sonra eleman telefonu kapatıp “beni takip et” diyor…o scooterıyla önde ben de bisikletimle arkada onu takip ediyorum. İstediğim sitenin karşısındaki siteye girdik…sitenin içinde gittikçe gidiyoruz…bir yandan da düşünceler susmuyor, “ne çıkacaksa artık şans” dedim…

Sitede bir sürü binayı geçip en sonunda birinin önünde durduk. Emlakçı çocuk “ev sahibinin bizi karşılayacağını ama biraz beklememiz gerektiğini “söyledi. 5 dakika sonra akıcı İngilizce konuşan Çinli bir kız geldi, ev sahibiymiş. Tanışma faslından sonra asansöre binip 27.kata çıktık. Site ve apartman hoş gözüküyordu ama beklentilerimi yükseltmek istemiyordum. Ev sahibi, dairenin kapısını açarak önden buyur şeklinde işaretiyle içeri girdim. Ev beklentilerimin üstündeydi. Gerçek bir evdi… büyük pencereleri, ayrı bir mutfağının olması ve büyük banyosu…bunları görünce ev bana rüya gibi geldi. Meğersem ben evimde bunları çok özlemişim…

 

Balkonun olmasına artık oynayacak duruma gelmiştim, sonunda çamaşırlarımı kurutabileceğim bir alan olacaktı…bir de balkondaki manzarayı görünce…öylece kilitlenip kalmıştım…yaaa ben baya baya özlemişim evin normal ev olmasını hahaha…

Evin kirası, ben 16.000RMBlerde beklerken 8,000RMB çıktı . Yine de çoktu, benim ödediğim kiranın nerdeyse iki katıydı, diğer yandan internette gördüğüm evlere kıyasla hem fiyat hem de büyüklüğü açısından çok çok daha mantıklı bir seçenekti …bu ev eğer Jing an’da olsaydı kesin iki katı olurdu…ama tabi bunu ev sahibine söylemiyorum, içten düşünüyorum hahaha….

HERKESİ NASIL İKNA EDECEKTİM?

Bu eve taşınmam iki ana değişkene bağlıydı.

  1. Ev sahibimin, ödediğim 3 aylık kirayı ve depozitomu geri ödemesi şarttı yoksa bu ev anca rüyalarımda kalacaktı.
  2. Yeni ev sahibinin benden 3 aylık kira bir de üstüne depozito ödememi istemesi yine hiçbir işe yaramazdı çünkü boyumu aşardı. En fazla bir aylık kira ve bir ay depozito ödeyebilecek durumum vardı o derece. Bunu da Şangay’daki ev sahiplerinin şimdiye kadar kabullendiğini hiç görmedim.

Herkesi nasıl ikna edicektim, kara kara düşünüyordum….mecbur oturduk, yeni evin sahibi ile detayları konuşuyoruz…ben de durumumu anlattım…3 aylık kiramı ödediğimi ama rutubetten hasta olmak üzere olduğumu anlatıyorum…o da benzer bir tecrübe yaşamış ve hemen beni anlıyor…ŞÜKÜR. 1 aylık kira ve bir aylık depozito ödersin sonra da iki ayda bir ödemeyi yaparsın diyor…diyor valla…ben içimden dans ediyordum… Şangay’daki ev sahiplerinin bunu yaptığını hiç görmedim ve duymadım ama Allah yardım ediyordu…

Yeni ev sahibi durumumu anlayıp kendiliğinden teklif yapınca hemen diğer aşamaya geçiyorum. Ev sahibime mesaj atıyorum rutubetten son derece rahatsız olduğumu bildiğini ve bu duruma bir çözüm bulmak için taşınmak istediğimi anlatıyorum ve bana anında cevap yazarak ” bu konuda rahatsızlığını biliyorum ve anlıyorum…kesin çıkmak istediğinde 3 aylık kiranı ve depozitonu geri veririm” diyor. Parçalar bir bir yerine oturuyordu, yeni evin sahibi “çok sanslısın, iyi bir ev sahibin varmış” dedi…mesajın zamanlaması o kadar iyiydi ki yeni ev sahibi ile hemen emlak ajansının ofisine gidip sözleşmeyi imzaladık….2000 RMB de peşinat verdim ve bir hafta içinde toparlanıp yeni evime yerleşmem üzerine anlaştık. Yeni ev sahibim bana sarılıp, hoş geldin dedi…ben bi kaldım…Çinli ev sahipleri sarılmaz, net…şaşırdım ve nasıl bu kadar batılı olduğunu sordum kibarca…erkek arkadaşının Amerikalı olduğunu ve bunlara alıştığını söyledi…Allah’ım bana yardım ettiğin için, bu imkansız diye gördüklerimi mümkün kıldığın için sana şükürler olsun…

EVE GERİ GELDİM

Eve geldim, Ginger beni kapıda karşıladı….hem mutluydum ama biraz korkuyordum…hayatımda ilk defa bu kadar yüksek kira ödeyecektim…okulum 6,000RMBsini karşılıyordu ama yine de rakam olarak gözümü korkutuyordu. Bu yeni durumda o kadar fazla seyahat edemeyebilirdim ama yine de içinde yaşadığın ev sağlık sorunlarına kapı açıyorsa buna bir çözüm bulmak şarttı…

Spor salonu diye çıktığım bisiklet gezimde ev bulmuştum hem de en acayip şekilde…O yüzden hep derim ne zaman dışarı çıksam ayrı bir macera…Şangay güzel şehir…

TAŞINMA SÜRECİ O KADAR DA KOLAY OLMADI

Taşınacağım ev, bisikletle yeni eve 10 dakika mesafedeydi… çok rahat taşınırım derken hiç de öyle olmadı. Taşıma şirketleri mesafe yakın diye kabul etmedi. Taksiler de yaşadığım sitenin daracık yollarından girmeyi reddetti ve böylece iş başa düştü. Eşyaları seferler yaparak böyle taşıdım resmen, tabi ite ite eşyaları taşıyınca tek gidiş 30 dakika sürüyordu…nasıl spor ama…

 

Yeni siteye her girişimde güvenlik görevlileri beni şaşkınlıkla karşılıyordu. Hatta gelip bana yardımcı bile oluyorlardı. Böyle rahat 5den fazla sefer yaptım. Yeni eve her geldiğimde de odamın penceresinin önüne sandalye çekip manzaraya dalıyordum bir süre… sonra eski eve gidip uyuyordum malum daha eve yerleşmem için zamanım vardı…

 

Son gün ev sahibinin eşi Vicky de geldi ve 3 aylık kira ile depozitomu geri verdi. Hatta Vicky eşyalarımı taşımam da bile bana yardımcı oldu. Bir daha böyle bir ev sahibi bulamam diye korksam da sağlığımı düşünmek zorundaydım. Son kalan eşyalarımla ve kedilerimle yeni evime doğru yola çıktım…

    

YENİ EVİMDE İLK GECE

Size manzaradan bahsetmiştim…nehirin iki yakasına dizilmiş ışıl ışıl bir şehir manzarası ve Pudong’un imzası sayılan yapılardan 3 gökdelen de uzaktan bana göz kırpıyordu. Buna köşeden çıkan dolunayı da ekleyin tam olsun…Bu manzaraya bakıp sandalyede öylece uyuyakalabilirdim…

Your ads will be inserted here by

Easy Plugin for AdSense.

Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.

GÜNEŞ IŞIĞI, HOŞGELDİN EVİME

Güneş girmeyen eve doktor girermiş. Pencereyi açıp şükürler olsun diye gülerek güneşi karşılamak bu evde bir rutine dönüştü. Duvara vuran güneş ışığını görüp, durup şükretmek ve öylece tebessüm etmek…hanginiz bunu yapıyor? “Çok normal niye ki?” diyenler için gelsin o zaman şimdi ki sözlerim…hayatta çoğu şeyi, en küçüğünden en büyüğüne sanki hep sonsuza kadar bizim olacakmış gibi görüp değerini çok bilmeden, şükretmeden yaşıyoruz…halbuki bunlar elinizden alınınca kıymetini değerini insan daha iyi anlıyor ama işte elimizden alınmasını beklemeden o farkındalık düzeyine gelebilmek asıl olay, öyle değil mi?

  

“AHA” ANI, BENİ BENDEN ALAN O GEÇMİŞE GİTME ANI

Yeni evime yerleştikten sonra, hemen yanı başındaki nehrin kıyısında yürüyüş yapmak için sitenin güney kapısından dışarı çıkmamla karşımda gördüğüm merdivenlerde geçmişten bir ana ışınlandım adeta…geri dönüp sitenin yüksek apartmanlarına baktım, ve tekrar dönüp merdivenlere baktım ve “evet, evet burasıydı, yarabbim sana bin kez şükürler olsun”dedim…

Geçen ilkbaharda alçak tavanlı evimdeyken, bisikletime atlayıp ara ara bu nehre gelirdim..bu nehre gelmek için geçtiğim yollar karmaşa ve korna sesleri ve yoldaki inşaat barikatları ile doluydu ama nehir kıyısında bu yürüyüş parkuruna açılan, sitelerin önünden geçen daracık bir yola saptığımda kaos geride kalır ve yerini kuş sesleri, su sesleri ve sakinleştirici müzik sesleri alırdı, adeta başka bir boyuta açılan kapıdan geçmiş gibi oluyordum her seferinde. Bir gün aşağıdaki resimde gördüğünüz merdivenlerdeyken durup merdivenlerin diğer tarafındaki sitelere bakakalmıştım…o an kalbim konuşuyordu sanki “keşke burda yaşayabilsem..ne kadar sakin ve dingin”…Bu anı çok net hatırlıyorum…sanki ruhum bedenimden çıkmış ve ne kadar da içten konuştu dercesine bir bana bir siteye bakıyordu. Ben şu an  o merdivenlerin gördüğü 3 apartmandan birine taşındım. Şükürler olsun…bütün o maceralardan sonra…taşınma dertleri, panik, stres, evsiz mi kalacağım, hasta mı olacağım endişelerinden sonra…Şükürler olsun…

BİZİ BİZ YAPAN FARKINDALIĞIMIZ VE O FARKINDALIK SEVİYESİNE DOĞRU YAPTIĞIMIZ YOLCULUK

Bizi biz yapan sahip olduğumuz eşyalar, oturduğumuz yerler, kullandığımız  arabalar ya da sahip olduğumuz titrler değil…bizi biz yapan amacımıza ulaşmak için çıktığımız yolculuğumuz boyunca nasıl bir insana dönüştüğümüz, yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler, başkaları ile kurduğumuz empati, bakış açımızın, düşünce şeklimizin olgunlaşması…tek kelimeyle geçirdiğimiz evrimle sahip olduğumuz farkındalık düzeyimiz.

Bu farkındalıkla yaşadığım yeni alanın nimetlerinden her gün faydalanmaya çalışıyorum…yürüyüş yapıyorum, bu arada o spor salonuna da yazıldım birkaç ay sonra, evimin karşısından bana göz kırpıyor hadi gel diye hahaha. Buradaki teyzelerle onların kültürüne göre gayet normal olan antremanlarına katılıyorum, komşularımla asansörde tanışmaya başladım,  metroya da harika bir parktan geçerek ulaşıyorum…kedilerimi mutfaktan uzak tutabiliyorum, çamaşırlarımı kurutabileceğim bir balkonum var, tavan kolumla uzanabileceğim kadar alçak değil…kursumu çekerken ışıkların işgali altında uyumak zorunda değilim…

  

Kedilerim de bu yeni ortamlarına uyum sağladılar. Minderler üzerinde güneşlenip koştura koştura birbirlerini kovalıyorlar, oyundan yorulduklarında da böyle geniş geniş oturuyorlar hahaha

TIPKI ÇOCUKLUĞUMDAKİ GİBİ

Yeni evimde ilk kez Şangay’ın beyazlara büründüğüne tanık oldum…tıpkı çocukluğumda olduğu gibi sandalyeyi camın kenarına çekip Şangay’ın beyaza bürünmesini, kedilerimin ilk defa kar görmesini, her düşen kar tanesini yakalamaya çalışmalarını keyifle izledim…

ŞANGAY’DA EV YA DA ODA BULMA MACERAMDA SON SÖZLER…

Bu zamana kadar bir çok mesaj aldım “hayat sana güzel, kıskanıyoruz hayatını, sen kurtardın kendini, kolay hayat yaşıyorsun Evrim”…bütün bu yorumları, mesajları aldığımda benim yüzümü düşünebiliyor musunuz hahaha…sadece gülümsüyorum…Bütün bu maceralardan sonra bunlara katılıyor musunuz?

Benim için mutlu olmanız ve güzel enerjilerinizi göndermeniz beni çok mutlu eder.

Bu kadar macera sonunda Şangay’da ev ya da oda bulma maceramın sonuna geldik…yorucu oldu ama bu yolculukta çok şeyler öğrendim, büyüdüm, değiştim…bu maceraları kaçıranlar için hemen TIK TIK  .

Bundan sonra hangi konuda yazmamı istersiniz? Yorumlarınızı bırakın, karar vermeme yardımcı olun. Beni hala sosyal medyadan takibe almadıysanız hemen sosyal medya kanallarımın linkini bırakıyorum Facebook, Instagram, Youtube, Twitter

Aynı zamanda şunu da sormama izin verin:

Siz neler için şükrediyorsunuz?

Sevgiler,

Evrim

 

4 Comments

aslı için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

CommentLuv badge