Your ads will be inserted here by
Easy Plugin for AdSense.
Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.
Xinchang’ın gizemli vadileri – Xinchang Ulusal Parkı
Zhejiang ilindeki Xinchang’ta yeni bir güne uyanırken…
Xinchang’ta ikinci günün fotoğraflarına tıkladığınızda neler olacağını söyleyeyim…”Burası nerede????” diye soracaksınız…Yazımın sonunda Xinchang’ın Şangay’dan ne kadar uzakta olduğunu gösteren bir haritaya göz atmayı unutmayın…
Haydi ikinci güne başlayalım…
Güzel bir uyku çektikten sonra sıra kahvaltıya gelmişti…Odadan ayrılmadan önce, hava nasıl diye şöyle bir perdeyi aralayıp baktığımda yağmur taneciklerinin hızlı hızlı yere düşüşünü gördüm, aman ne güzel sağanak yağmurda yürüyeceğiz diye düşünürken kışın yağmurlu ve karlı havalarda enerjimi artırıp dışarıda koşmamı kolaylaştıran biz söz geldi aklıma…
“Kötü hava diye bir şey yoktur, sadece koşullar karşısında çabuk pes eden insan vardır.”-Bill Bowerman
Kahvaltıdayken çok ilginç bir şey oldu. Dün, kamp ateşi partisindeyken arkadaşlarla şu an Nutella olsa ne kadar güzel olur diye konuşuyorduk. Bilin bakalım ne oldu? Garsonlardan biri kahvaltıda önüme Nutella kavanozunu koydu…En kocamanından hem de…Böyle durumlar için ne deriz bilirsiniz “Keşke başka bir şey dilemiş olsaydım.”
Nutella’dan yeterli enerjiyi aldıktan sonra artık otelden ayrılma vakti gelmişti.
Çin’de kaplan heykelleri ve afilli kırmızı kurdeleleri
Otelin önündeki aslan heykeline bakın…”Hey nereye gidiyorsunuz? Beni de yanınıza alın ve boynumdaki şu kırmızı kurdeleden kurtarın beni” der gibi bakmıyor mu sizce de…Üzgünüm dostum…
Çin’de bazı bankaların, otellerin ve hükümet binalarının önünde taştan yapılmış aslan heykelleri vardır. İnanışa göre bu aslan heykelleri binayı koruyup, güçlü bir görünüm kazandırıyor. Aslan heykellerinin boynuna asılan kırmızı kurdelenin anlamı ise özel bir günün kutlandığını göstermektedir.
Xinchang Ulusal Park biz geliyoruz
Otobüse doluşup Xinchang Ulusal Park’a varana kadar herkes bir güzel kestirdi, dün ki kamp ateşi partisinden malum hala uyanamadık…Gözlerimi açtığımda, manzara karşısında şaştım kaldım…Şehirde olmak doğaya bakışınızı ve tepkilerinizi kesinlikle değiştiriyor…Ben bu manzaraya tek kelimeyle bayıldım! Siz ne düşünüyorsunuz?
Hemen size daha geniş bir perspektif sunuyorum:
Buradaki sis o kadar yoğun ki sanki sizi gizemli bir yerde gibi hissettiriyor. Xinchang Ulusal Park’a bu havada geldiğimiz için çok şanslıydık aslında, hemen gidip keşfedesi geliyor insanın…Gerçekten müthiş bir atmosfer vardı…
Haydi Xinchang’ın gizemli vadilerini keşfetmeye başlayalım…
Yürümeye başladıkça yolumuzun üstünde organik bir sürü şey satan yerli teyzelere rastladık. İşte ilk denk geldiğimiz tatlı teyzeler…
Nehrin üstündeki tahta köprü…
Yerli teyzeleri geçtikten sonra bu ilginç köprüye doğru yürümeye başladık: Köprünün üstünde 20 dakikadan daha uzun süre kaldık. Aşağıda grubumuzdan da göreceğiniz gibi resim çekmek için mükemmel bir yerdi burası…
Allahımmm, gerçekten hava çok soğuktu! Yürümemize rağmen, eskimo & çakma aslan yelesi hırkamı bir türlü çıkaramıyordum…
Yağan yağmur köprü üstünde yürümemizi biraz zorlu hale getirmişti çünkü parlak kısımlardan da görebileceğiniz gibi kayıp nehre düşmek mümkündü…
Peki ne vardı da köprü üstünde 20 dakikadan fazla durdum? İşte resimlerle başlayalım:
Aşağıda da görebileceğiniz gibi eski komşum ve arkadaşım Latetia da köprü üstündeki manzaraya hayran kaldı…Bu sessiz anları yakalamayı seviyorum…
Nehrin kıyısındaki ev…
İşte buradaki en sevdiğim yer…Nehrin kıyısındaki ev…Bu evde uyandığınızı ve pencereden dışarı baktığınızı hayal etsenize…Nefes kesici…Kesinlikle ruhunuzu yenileyen bir mekan burası…En az bir ay burada kalabilirim, o kadar huzurlu ki!
Nehir kıyısındaki bu eve tekrar döneceğiz ama yolumuza devam etmemiz gerektiği için buradan istemesek de ayrılmak zorunda kaldık…”Qian Zhang You Gu” yolunda ilerlerken yerlilerin tepelere tohum ektiğini gördük. Durup uzun uzadıya baktık ama bizim orada olduğumuzu bile fark etmediler, biz de seslenip konsantrasyonlarını bozmayalım dedik diyeceğim ama aslında şiveden dolayı anlaşamayız diye hiç derde girmeyelim dedik yoksa beni biliyorsunuz hemen iki birşey sorardım…
Kendime gülmeyi seviyorum, bazen yaptığım şeye öyle odaklanıyorum ki dünyayı duymuyorum, haliyle o anda çekilen fotoğraflarım da baya komik oluyor, buyrun size bir eğlence…Doğadayken her zaman “Disneyland’teki ya da eğlence parkındaki bir çocuk” gibi hissediyorum…Bir çocuk düşünün “parktaki her aleti denemek için olabilecek her yöne koşturduğunu”…İşte o benim…Latetia sağolsun, kamerayı ona emanet ettiğim gibi ben bir koşu ilerideki dev kayayı keşfetmeye giderim…
Devasa kayayı da keşfettikten sonra haydi yolumuza devam edelim…İlerledikçe gördüğüm güzellikler karşısında şaşkına dönüyordum…Yağmur bazen hızını artırsa da sadece daha fazla güzellik ekliyordu doğaya…
İşte başka bir yerli teyze organik gıda satarken…Patatesler güzel gözükse de henüz tam acıkmamıştık, malum sabah nutella’yı biraz abarttık ya…
Bakın kim varmış burada? Tilki kıvamında tatlı bir kuçu, aynı Belgrad ormanında sizi takip eden şirin köpekler gibi değil mi…
Xinchang Ulusal Park’ındaki Mağara
Xinchang Ulusal Park’a geldiğinizde, kesinlikle es geçmemeniz gereken bir yer: Bu mağarada organik gıdaların tadına varıp, mağaranın içindeki küçük masalara oturup soluklanabilirsiniz. Ben yine yeni tatları denerken mimiklerimden direkt ne hissettiğimi anlayabilirsiniz…
Mağarada çok fazla vakit geçirdiğimizi anlayınca hemen grubumuzu yakalamaya koştuk, yolda eğlenmeyi de ihmal etmedik tabi….Sisin bu kadar büyülü bir ortam yaratabileceğini hiç düşünmemiştim…
Bambu ormanından geçerken…
Bambu ormanından geçerken soluduğunuz hava sizi bambaşka bir diyardaymış gibi hissettiriyor…Bambu ormanında saklambaç oynamanın ne kadar zorlu olduğunu da görmüş olduk..nereye saklanacaksınız ki değil mi…
Harika değil mi?
Dikkatli ol Latetia, balık şeklindeki küçücük gölete düşiyim deme…Xinchang Ulusal Park’a geldiğinizde üstünden atlamak zorunda kaldığınız bir sürü kaya olduğunu göreceksiniz…
Xinchang Ulusal Park’ta Orienteering
Burada böyle bir organizasyonun düzenlendiğini görmek beni çok mutlu etti, aynı Belgrad ormanındaki gibi…
İşte, yine kayaların üstünden atlama vakti…Kayaların arasındaki su o kadar berrak ki ayaklarımı sokmak isterdim…
Ve işte gizemli vadilere doğru yol açılır…
Xinchang Ulusal Park’taki Karateci Çocuk(Karate Kid)
Keşfe devam ederken, bir yandan “Karate Kid” filminden ve filmin çekildiği yerlerden konuşmaya başlamıştık…Güzel hareket Sebastian. Burası filmin çekildiği yerlerden biri olmamasına rağmen sisli tepelerin önünde bu ünlü hareketi yapmamak mümkün değildi…
Bu gizemli yerde yapılabilecek tonlarca aktivite var….İşte burası kaya tırmanışı için mükemmel bir yer…
Gizemli vadileri takip ederken aşağıdaki gibi devasa kayalar ve dar yollarla karşılaştıkça sonrasında neler olduğunu görmek için daha da meraklanıyorduk…
Tırmanırken, kayaların üstünden atlarken ormanın derinliklerinden gelen bir melodi duyduk…İşte o an ilerleyeceğimiz yolu seçmiştik bile, melodiyi takip etmek…Neyse ki belirli bir süre sonra yol kayalardan temizlenmişti…
Melodiyi takip etmek…Geleneksel Çin Müzik Enstrümanı ile tanışın…
Bakın ne gördük? “Er Hu” adında kemençeye benzeyen iki telli geleneksel Çin müzik enstrümanını çalan yaşlı bir amca ile karşılaştık…
Amcanın çevresinde meraklı insanlardan oluşan bir çember oluşturmak istemediğimiz için yolumuza bir süre sonra devam ettik ama birden sanki “Alice Harikalar Diyarı’nda”ymış gibi hissettik…
Yürüyüşümüz gittikçe güzelleşirken bu gizemli yerde bir bu eksik dedirtecek salıncağı gördük…
Kırmızı ağaçlarla çevrelenmiş salıncak…
Mükemmel! Yağmurun altında salıncakta sallanırken sisli tepeleri ve tepelerin üstünde sert rüzgarlara dayanan ağaçların salınışını seyretmek…Diyebileceğim şey…Mükemmel
Neden mi bahsediyorum..İşte salıncaktan göreceğiniz manzara…
Farklı kaya oluşumlarına ve farklı yerlere bayılıyorum…Her adımda söylediğim şey: Doğada olmak harika…Bir kez doğaya çıktık mı gri binalar tarafından kuşatılmanın bir yerden sonra ne kadar boğucu olduğunu anlıyorsunuz…
Yerli teyzeler her yerde…Kestaneye bayılıyorum ve Çin’de bunlar çok popüler ve patatesler tabi, Ortaköy’dekiler gibi olmasa da benzer…sonuçta patates her yerde patatestir değil mi…Değil işte…Bu konuda grubumla baya kafa yorduk diyebilirim…Patates deyip geçmeyin lütfen…
Öğrendik ki tepelerin üstünde küçük bir köy varmış ve hemen yola koyulduk tabi…Taşların üstünden atlamaca ve yönümüzü bulmaca, artık ustalaşmıştık ne de olsa…
Sonunda bahsedilen küçük köyü bulduk…
Büyük gülümsemesi olan insanların köyü
Büyük gülümsemesi olan İnsanların köyü…Baktığınızda çok fazla bir şeye sahip olmadıklarını görürsünüz ama…Ama…O içten, büyük gülümsemeleri, işte onların zenginliğidir…Her şeye sahip olup yine de gülümseyemeyen, bir sürü sorunu olan insanlar eminim tanıyorsunuzdur…Siz hangisini tercih edersiniz? Bu büyük gülümsemelere tanık olmak, işte bu anlar, gezime ruh katan, farklılık katan anlardır, hem de her seferinde…
Bu çiçeği hatırladınız mı? Aynısını dün de(buradaki ilk günümüzde) de görmüştük…Kasabalarda bu çiçeğe rastlamak çok normal: http://whiletravelling.com/tianzhu-lake-xinchang-part1/
Köyün yerlileri ile çat pat sohbet ettikten sonra salıncağın olduğu yerdeki tüneli denemeye karar verdik…
Tünelde korku dolu anlar…
Sonu diğer taraftaki köye çıkan tünele doğru ilerlerken atlayıp zıplamamız gereken yola geri döndük…
Tünelin yanındaki salıncağın fotoğrafını çekerken arkadaşlarıma devam etmelerini ve onları sonra yakalayacağımı söyledim…Fotoğraf çekimini bitirdiğimde tünele doğru ilerledim ve içeri girer girmez geçmişten bir anı canlandı gözümde…14 yaşındayken, voleybol antremanından sonra, eve gitmek için kısa yol olan eve yakın olan tünelden geçmeye karar vermiştim…Arabaların arka arkaya geçtiği gerçekten çok kısa bir tüneldi…Hava soğuk olduğu için koşuyordum…Fakat sorun şuydu: tünelin ortasındayken adımımı basmakta olduğum yerin kocaman bir çukur olduğunu son ana kadar fark edememek…Son anda yanımdan geçen bir arabanın farı sayesinde bunu görüp adımımı her nasıl olduysa tam basmak üzereyken biraz daha ileri atabilmiştim…Şimdi ise önümde daha uzun bir tünel vardı ama neyse ki ışıklandırılmış bir tüneldi…
Duvarlarda temiz gözüküyordu…
Ama…Sonra…Işıklar söndü…Aman Tanrım! Karanlıkta bir başıma tünelde kalmıştım ve “Olamazzzz” diye düşünüyordum…Tabi tahmin edebileceğiniz gibi başka şeylerde savurdum o anda…Zaten tünelin ortasına kadar gelmiştim o yüzden geri dönmenin bir anlamı yoktu…Telefonumun ışığını kullanırken, telefonun da şarjı bitti…Aman ne güzel! Tünelde her şey harika gidiyordu! Seslenmeme rağmen kimse beni duymadığı için durum benim için biraz daha ürkütücü bir hal almaya başlamıştı…Duvarın yanından yürümeye devam edip önümde herhangi bir çukur olmadığını ve duvarda da herhangi türden bir örümceğin ya da böcüğün olmadığını umuyordum…Yavaşça ışığa doğru ilerliyordum…
Şükürler olsun sonunda aydınlığa çıkmıştım…Gerçekten bir korku filminde olduğumu hissettiren bir tecrübe oldu…Düşünsenize karanlıktasınız, tünelin sonundaki ışık dışında hiçbir şey göremiyorsunuz ama teninizden esip geçen nefes alma sesi gibi gelen rüzgarı hissediyorsunuz…
Tünelin sonunda…
Tünelin sonunda bakın beni ne bekliyordu…Bu harika vadiler…
Your ads will be inserted here by
Easy Plugin for AdSense.
Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.
Tedirgin anlardan sonra, artık manzaranın keyfine varıp, doğadaki bu huzuru hissedebilirdim…
Tabi Jack beni biraz rahat bırakabilseydi…Karşımızda yine “Karate Kid”…
Onca güzelliği depoladıktan sonra, artık dönüş vakti geliyordu…
Dönüş yolunda
Gizemli vadilerden ve bambu ormanlarından son defa geçerken…
Yaprakların kenarında tutunan su damlacıklarına bayılıyorum…
Sonunda grubumuzu da yakaladık…
Sebastian, Xinchang Ulusal Park’ı nasıl bulduğumu sorduğunda sıraladığım kelimeler:
Harika, mükemmel, göz kamaştırıcı, huzurlu, gizemli, nefes kesici, yenileyici, çok çok ama çok güzel…Buraya bayıldığımı daha nasıl anlatabilirim…
Halka açık tuvaletler
Otobüse binmeden önce tuvaleti ziyaret etmek şarttı…Bu Çin’de çokça rastlayacağınız tuvalet tiplerinden biri…
Yukarısı gerçekten çok rüzgarlı olmalı!
Xinchang Ulusal Park’ın çıkışına doğru yürürken bakın dikkatimi ne çekti: Nasıl bir köprüdür bu?
Gökkuşağı şemsiyesinin altında organik gıda satan diğer bir yerli teyze…
Yer problemini çözmece…
İşte karşınızda yine o meşhur köprü…Bu sefer üstünde bir sürü insan ile birlikte…Köprüden geçerken, insanlar beni kenarlara doğru itiyordu…Kameramı çekip fotoğraf çekmeye hazır olduğum an herkes bir adım geri çekilerek istediğim alanı bana verdi…Böylece yer problemini de çözmüş olduk….
Favori mekanım, yine…
Harika değil mi?…Kendimi sabah burada uyanmanın nasıl bir his olduğunu düşünmekten alıkoyamıyorum…
Haydi eve biraz daha yakından bakalım…
Evden çıkıp nehir kenarına doğru yürüdüğünüzde karşılaşacağınız manzara:
Kim bu kayığa binmek istemez ki?
Arkamı döndüğüm an bu tepelere bakakaldım…
Erken akşam yemeği vakti…
Yağmur altında saatler süren harika bir yürüyüşten sonra, bir şeyler yemenin vakti gelmişti…Bu yemek benim beklentilerimi kesinlikle aştı…
Tahmin edebileceğiniz gibi, pilav geleneksel Çin restoranlarının olmazsa olmazı…Hem de tonlarca pilav…
İşte mutfak…Her şey son derece lezzetli gözükmüyor mu? Tabi tencerelerin içindeki soslar haricinde…Bu soslardan bir gıdım bile olsa tatsam, eminim sonrası benim için baya acılı geçer…Ne yapalım acılı yemeklere hala tepki gösteriyor bünyemiz…Biraz daha zamana ihtiyacım var…
Tuvalet kapılarındaki işaretler…
Doğru olan tuvaleti işte böyle bulabilirsiniz…Tiplere bayıldım…
Ulu orta hiç kestirdiniz mi?
Çin’de gün ortasında halk içinde, ulu orta kestirmek son derece normal…Uykuya saygımızdan yüzü tam göstermesek de olur hani…
Yemek sonrası, çocuklarla oynamak, sesli gülmek ve etrafta koşturma vakti gelmişti…O kadar gürültüye rağmen, uyuyan amcamız uyanmamıştı ya kestirmekten daha fazlası olmalıydı değil mi?
Grubumuzla ve bu çocuklarla mutlu zamanlar….Şangay’a erken varabilmek için artık Xinchang’a veda vakti gelmişti…..
Kapıda sigarası ile gayet mutlu olan bu Çinli bizi uğurluyordu…
Açık açık yazacağım…Halk ortasında işemek…
Otobose binmeden önce son bir kare…Çin’de küçük çocukların ve adamların sokaklarda rahatlıkla işediklerini görebilirsiniz…Onlar için bu normalken, sizin onlara dik dik bakmanız hiç de normal karşılanmaz, benden söylemesi! “Ne bakıyorsun? Garip bir şey mi gördün?” bakışı yemeniz kaçınılmaz….
Tanıştığım ve deneyimlediğim her eşsiz tecrübe ile iki günlük Xinchang kaçamağı mükkemmeldi…
Xinchang’ın Şangay’dan ne kadar uzakta olduğunu görmek için aşağıdaki haritaya bir göz atabilirsiniz:
Şehir hayatı bazen bütün kirliliği, trafiği ve yüksek gri binalarıyla üstünüze üstünüze geliyormuş gibi olduğunda…
İŞTE ÇÖZÜMÜ: Keşfe çıkmak…nerden başlarsanız başlayın…ama keşfe çıkın…
“Seyahat ederken ruhunuzu besleyin”…
Aşağıya yorumlarınızı bırakarak bizimle neler düşündüğünüzü paylaşın…Bir sonraki macerada görüşmek üzere…