SINIRLARINI AŞANLARDA UZAKTAKİ MİNİK KİZ

Your ads will be inserted here by

Easy Plugin for AdSense.

Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.

Kendi hayat tarzlarını yaratan  ve bu yolda harika enerjiler yayıp birçok insana yardım eden güzel insanlarla konuştuğumuz  “10 soruda sınırlarını aşanlar” röportaj dizisine sevgili Uzaktaki Minik Kız olarak tanıdığımız Devranla başlıyoruz. Haydi pozitif enerjiler yayılsın:)

Merhaba Devran, seni biraz tanıyabilir miyiz?

Merhaba Evrim:) Öncelikle Sınırlarını Aşanlar projende bana yer verdiğin için çok teşekkür ederim, benim için gerçekten çok değerli. Ben tam da “sınırlarını aşmak” amacıyla 2 sene önce Avustralya’ya göç etmiş, her günü bir öncekinden farklı ve mutlu geçsin diye uğraşan, yaşadığı bu dünyayı tanımaya her şeyden çok hevesli, mühendislik okumuş ama gönlü hep yazmaya, çizmeye ve tasarlamaya kaymış bir dijital pazarlamacı ve blog yazarıyım. Söylemeye hala zorlansam da 30 yaşındayım, tüm maceralarımda yanımda olduğu gibi, dünyanın öbür ucuna da beraber göç ettiğim bir eşim var. Bunun dışında yoga yapan, çok okuyan, insan seven, şimdilerde de video çekmeye merak salmış biri Devran:)

Ne güzel yazmışsın, bayıldım! Peki Uzaktaki Minik Kız blogu nasıl ortaya çıktı?

Avustralya’nın ne kadar uzak olduğunu ve o kıtada bir kişiyi bile tanımadığımı, Avustralya’ya göç etme fikrimiz çoktan ortaya çıkmış, vize başvurumuzun sonucu gelmiş ve biletler alınmış hatta bavul hazırlıklarının bile neredeye tamamlanmak üzere olduğu bir gece tam anlamıyla idrak ettim. Duygularımı her zaman yazarak daha iyi ifade ettiğimden bilgisayarı açtım ve o gece ilk yazımı yazdım. Aslında bloğumu açma amacım ailemi ve arkadaşlarımı Sydney’de neler yaşadığımızdan haberdar etmek içindi ama şimdi uzaklardaki maceralarımızı bizimle birlikte takip eden, hatta yaşadıklarımızdan ilham ve cesaret aldığını söyleyen pek çok kişi var ve bu beni çok mutlu ediyor.

Sizleri Avustralya’da yeni bir hayat kurarken tanıdık. Avustralya’da yaşamaya nasıl karar verdiniz? Orda neler yapıyorsunuz?


Pek çok göç etmiş kişinin aksine, göç etme kararımızı yaşadığımız yerdeki (İstanbul) sıkıntılardan kaçmak için değil de gerçekten yeni bir hayatı tecrübe etmek için verdik.


Kurumsal bir hayatın içinde olmamıza rağmen boş bulduğumuz her anı yeni bir ülke tanımakla geçiriyorduk ve her zaman aklımızda, acaba Türkiye dışında yaşam nasıl olur, böyle bir tecrübe yaşamadan yaşlanmamalıyız, çevremizde gördüğümüz tek düze ve bize dayatılan hayatı yaşamamalıyız fikri vardı. Fikir, cesaretle birleşince araştırmalara başladık. Önce Avrupa olabilir mi diye yola çıktık ama göçmenlik alabilme ve iş bulma kolaylığı açısından bu uzak kıtaya karar verdik ve kendimizi Avustralya’da bulduk. Böyle yazınca, süreç aslında çok tıkırında gelişmiş, planlamışız ve her şey hemen olmuş gibi görünüyor ama aslında öyle değil:) Fikir ve cesaret ile birlikte, birazcık da zorluklara katlanabilme psikolojisi de gerekiyor bu karar için.

Geldiğimizden bu yana aslında hayatımız hem zor hem de keyifli bir mücadele ile geçti ve hala da öyle geçiyor. Şu an eşim kendi mesleği olan Elektrik- Elektronik Mühendisliğini yapıyor yine kurumsal bir firmada. Hayatı belirgin olarak değişen kişi olarak ben de, hep yapmak istediğim dijital pazarlama eğitimimi tamamladım ve part-time olarak bu işi yapmaya başladım. Geri kalan zamanımda da, yazıyorum, araştırıyorum ve aslında hala alışmaya çalışıyorum:)

Yurtdışında yaşayan kişiler yeni bir hayat kurduğunda konfor alanında karşılaşılmayan pek çok zorluklarla karşılaşmak durumunda kalabiliyor. Avustralya’da sizleri güçlendiren bir tecrübeden bahseder misiniz?

Konfor alanı öyle bir şey ki, Avustralya’ya kadar gelince onu arkamızda bıraktık sanmıştım ama psikolojimizin de bu alandan kesin olarak çıkması çok daha uzun bir zaman aldı. Öncelikle Avustralya’ya geldiğimiz ilk sene attığımız her adım, konfor alanımızla neredeyse tekme tokat kavga etmekle sonuçlanıyordu. Ne zorlukla karşılaşsak içimdeki ses, Türkiye’de olsa böyle mi olacaktı, bunlarla mı uğraşacaktın diye bas bas bağırıp hayatı bana zorlaştırmakla meşguldü. Bizi en çok güçlendiren soyut olay, konfor alanımızın gerçekten de psikolojimizi terk etmesi oldu. Yaşadığımız en büyük somut zorluksa, çoğu göç eden insanın ortak problemi olan vize dönemimizdi. Bir süre, bu vize ile ilgili daha fazla nasıl zorluk yaşayabiliriz diye düşündükçe, yeni zorluklarla karşılaştık. Atlattığımız her zorluğun arkasından yenisi geldi, bazen işin içinden çıkamayacağımızı sandık ama yanılmışız. Bu süreçten sonra, daha da büyüdük ve hiç olmadığı kadar güçlü hissettik kendimizi.

Şu anki farkındalığınızla yurtdışında yaşamaya gitmeden önce neleri farklı yapardınız? ya da nelere daha çok dikkat ederdiniz?

28 yaşımızda göç kararı aldığımız için, aslında bilinçli ve hazırlıklı geldiğimizi söyleyebilirim. Biz work and holiday isimli 1 senelik geçici bir vizeyle gelip göçmenlik aldık Avustralya’da. Eğer bizim yolumuzdan gelmek isteyenler varsa, onlara şunu tavsiye edebilirim, o da, bir şekilde gideyim de nasılsa orada kalmanın yolunu bulurum diye düşünmesinler. Gerçekten planlı bir vize süreci, Avustralya’ya göçü ve buradaki hayatı kolaylaştıracaktır.

Farklı yapacağım bir şey sanırım olmazdı ama, biraz üst sınırlarda duygusal biri olarak, ailemle geçirdiğim her anın, gezdiğim sokakların, yediğim, içtiğim şeylerin bile tadını daha fazla çıkartmaya çalışırdım.

Your ads will be inserted here by

Easy Plugin for AdSense.

Please go to the plugin admin page to
Paste your ad code OR
Suppress this ad slot.

Yurtdışında yaşam aynı zamanda içsel bir yolculuk bu anlamda kendi içinde katettiğin mesafeleri nasıl tanımlarsın? Nasıl bir değişim ve öğrenme süreci yaşadın Avustralya’da?


İçsel yolculuk aslında yaşadığım bu göç sürecinin en güzel tanımı.


Avustralya’ya gelip, yıllarca yaşadığım hayatı, yanımda olan insanları arkamda bırakınca, kendime daha fazla yakınlaştım. Konfor alanımdan çıktığımda da yaşayabileceğimi gördüm, bize dayatılan, oku, işe gir, evlen, çocuk yap, işinde yüksel gibi kademelerden koşarcasına kaçınca, aslında ne yapmak istediğimi sorabildim kendime. Pek çok insan tanıdım.. İlginçtir ki, Türkiye’de karşılaşmadığım kadar kötü kalpli insanla bu yolculuğumda karşılaştım. Savaşmadan büyümeyi ve kabullenmeyi öğrendim. İkinci bir hayatın var olabileceğini gördüm. İsteyince başarabileceğimi ve sandığımdan güçlü olduğumu, uyandığım her sabah hissettim. Hayatta düzenin her şey olduğunu düşünen benden, hayatın karşıma çıkardıklarını yaşayan ve bundan zevk alan bir bene dönüştüm. Katettiğim en büyük mesafe budur aslında.

Bir yandan da seyahat ediyorsunuz. Şimdiye kadar hangi ülkeler sizleri kendine hayran bıraktı? Hangi ülkeler sizde soğuk rüzgarlar estirdi?

Avustralya’ya taşınınca, 2-3 günlük yurt dışı seyahatlerimiz yerini uzun seyahatlere bıraktı ülkenin coğrafyası gereği, bu da bizim için en büyük değişimlerden biri oldu aslında. Gözlerimi güzelliğinden alamadığım, insanına, doğasına, sokaklarına hayran kaldığım ülke kesinlikle Yeni Zelanda oldu. Geçen hafta 11 günlük bir Yeni Zelanda Güney Adası seyahatinden döndük ve hala kendime gelebildiğimi söylemem:)

Seyahatte yaşadığım her şeye deneyim gözüyle baktığımdan, hiç bir ülke için, nefret ettim veya soğuk rüzgarlar estirdi diyemem ama turistlerin ucuzluğu sebebiyle öve öve bitiremediği, kalabalığı ve keşmekeşi harika doğasının önüne geçmiş olan Bali’yi pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim.

Bütün bu seyahatlerinizden sonra seyahatin anlamı değişti mi? Artık bu şekilde seyahatten ziyade şu şekilde seyahat etmekten zevk alıyorum diyor musunuz?


Benim için seyahatin tek anlamı var, o da bu deneyimi yaşayıp, nefes aldığımı hissetmek


14 yaşında bir değişim öğrencisi olarak yurtdışına adımımı attığım ilk günden bu yana, ülkemizi de tanımalıyım diye bir anda karar verip çıktığım Güneydoğu Anadolu seyahatim, pek çok Avrupa ülkesi, Cape Town, Yeni Zelanda ve 40 gün süren bir Asya seyahatimize rağmen emin bir şekilde söyleyebilirim ki, benim için seyahatin tek anlamı var, o da bu deneyimi yaşayıp, nefes aldığımı hissetmek. Seyahatin anlamı benim için hep aynı kalsa da, tabi ki değişen şeyler oldu zamanla. Mesela artık çok fazla araştırıyorum gittiğim yeri. Bu araştırma, oralarda turistik bir gezi nasıl olur diye değil de, yerliler ne yapıyor, o ülkenin ruhunu yaşamak için neleri bilmeliyim şeklinde oluyor. Bir de önceden neredeyse saatlik bir plan çıkarıp gezerken, artık kendimi daha rahat bırakıp, hayatın karşıma çıkardıklarının da tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Standard bir hayatın dışında yaşayan bir çift olarak edindiğiniz tecrübelerden bir sürü ders çıkarmışsınızdır. Kutudan çıkmak isteyenlere vereceğiniz 3 öneri ne olurdu?

Verebileceğim ilk öneri, gerçekten ne yapmak istediklerine hem kalben hem de beynen karar vermiş olmaları ve hiç bir şeyi başkası yaptı diye yapmamaları. Üzülerek görüyorum ki, son 1 senedir, “göç etmek” çok trend ve pek çok kişi sadece bu trende uymak için sonunda üzülecekleri ve hayal kırıklığına uğrayacakları bir yolculuğa çıkıyor. Ama gerçekten istedikleri kutudan çıkmazsa, o zaman önerim ilk adımı atmak konusunda geç kalmamaları ve doğru zamanın gelip onları bulmasını beklememeleri olur. Doğru zaman, aslında bizim karar verdiğimiz ve ilk adımı atma cesareti bulduğumuz an bence. Üçüncü önerimse, hayatın hiç bir yerde toz pembe olmadığını ve aynı veya farklı zorlukların hayatın her anında onları beklediğini bilmeleri. Çünkü bence mutlu olmak ülkeden, meslekten, yaştan, her şeyden bağımsız, insanın kalbinde. Eğer kutudan çıkma amaçları mutlu olmaksa, bunun göç edince değil de, göç ettiğiniz yere kalbinizdeki mutlulukla gelince mümkün olacağını bilmeliler.

2018’de sizi nerelerde göreceğiniz?

Planlamadığımız ama gönlümden geçen yerler, bir kez daha Yeni Zelanda, Tasmania, Japonya ve ülkenin kırmızı topraklara sahip iç kısımları. Benim hayalimdeki liste daha da uzar gider aslında. Bir de Türkiye var tabi, beni en çok heyecanlandıran seyahatlerimin artık başında geliyor kendisi:)

Uzaktaki Minik Kız‘dan haber almak ve pozitif enerjisinin sizi de etkisi altına alması için Instagram, Facebook, Youtube‘dan kendisini takibe almayı unutmayın.

3 Comments

  • Senems Melbourne Diary dedi ki:

    Emeğinize ve yüreğinize sağlık! Bir solukta okudum. Devran’a ve size teşekkür ederim. 🙂

  • Aynur Şen dedi ki:

    çok güzel bir röportaj olmuş yaklaşık 1.5 yıldır Devranı takip ediyorum.Harika bir insan ve çok güzel bir enerjisi var.Sizede çok teşekkür ederim Evrim bu güzel röportaj için artık takip ettiğim paylaşımlarını beğenerek ve severek okuduğum güzel insanlar 2 kişi oldu kocaman sevgiler

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

CommentLuv badge